18 Aralık 2011 Pazar

вιя тυтαм ‘уαLηızLıк’ кαdαя αşιηαуıм уσкLυğυηα…
Bir yağmur damlasından
Seni görürüm.
Bulutların üzerindedir
Hâlâ kokun.
Bahar;
Dudaklarına işler
Ayrı ayrı tatlar verir.
Oksijen karışımı
Dolarsın içime.
Bazen bir gül bazen menekşe.

Bir sandalda oturur
Gözlerine dalarım.
Yağmurlardan kaçarlar
Balıklar.
Saçlarına işler kokusu
Yağmurun.
Oksijen karışımı

Dolarsın içime.
Bazen bir gül bazen menekşe.

Vazgeçtim/Serdar Tuncer

Ne zaman umrumda ne mekan benim
Yarından vazgeçtim dünden vazgeçtim
Ne bu ömür benim ne de can benim
Ben seni göreli benden vazgeçtim

Derde hedef oldum sen oksun diye
Güllere yalvardım sen koksun diye
Sen yoktun yanımda sen yoksun diye
Akşamdan geceden günden vazgeçtim

Sensiz ne yurdum var ne yerim dedim
Senden sorarlarsa ne derim dedim
Belki kavuşursam üzerim dedim
Ben senin uğruna senden vazgeçtim


Öldür beni!
Bir kere de susma...

Lanet olsun sana susmayı öğretenlere...

Lanet olsun sana susmayı sevdirenlere...

Lanet olsun tüm lanetlere...
Bir kere de susma be kadın!
Bir kere de sen vur bir kere de sen yarala.
Yeter seni yara bere içinde bıraktığım.
Kırk canlısın ölmeyeceksin;
Ama benim tek bir canım (sen) var.
Yaralasan şöyle kadın gibi
Adam gibi çekişip canımı öleceğim aslında...
Hadi öldür beni!

Susma!
Susman acemi bir cellat
Baltasını evde unutmuş; tırnak çakısıyla boynumu kesmeye çalışıyor...

Öldür beni!
Bir kere de susma…
Çok alçak gönüllüsün.
Teşekkür etmene gerek yok
Alçak diyorum sana
Al ve çak kalbimi olduğun yere…
Bir kere de susma be kadın!
Bir kere de sesin gerçekleri söylesin
Bir kere de sesim dinlensin darağaçlarında
Susman yalan değil
Ama konuşmaman yalan
Susarak doğruları saklayabilirsin
Ama konuşarak asla
Hadi öldür beni gerçekliklerinin acı siluetleriyle
Susma!
Susma iğnenin deliğinden geçmemi isteyen acemi bir terzi
Zaman olup geçsem de kopacağım ilmek ilmek…
öldür
Bir kere de susma…
Çok mu şarap içtin ayrılığımda
Kadehleri yere vuramayacak düşürecek kadar sarhoş musun yokluğumda
Dikkatini çektim
Ayrılığım diyerek
Ama dikkatin tespih olsa çekilmez
Gelmedi yine odak noktana
Susma!
Susman sırtından geçmemi isteyen acemi bir sırat köprüsü
Geçsem kesilip sırtın üstü düşeceğim
Geçmesem kesilmeyip gözlerine düşme ihtimalim ölecek…
Öldür beni!
Yetti artık!
Paraladın yaralı ruhumu suskunluğunun bıçkınlık delikanlı ritüelleriyle
Parçaladın yarlı ellerimi küskünlüğünün suskunluğuyla
Her susuşun bir jilet
Konuşmadıklarını kesiyor kulaklarımın ses ambarlarında
Her susuşun bir ağır sıklet
Konuşmadıklarını dövüyor kulaklarımın ring meydanlarında
Her susuşun bir intihar
Konuşmadıklarını asıyor kulaklarımın darağaçlarında…
Her susuşun konuşmadıklarını öldürüyor bir şekilde
Kulaklarımın yataklık etme duyumsamalarında…
Yetti artık!
Bitti artık!Devir değişti artık!
Devir suskunluğunu bayır aşağı
Kayır kulaklarımı sesin yukarı
Artık konuş be kadın!
Konuş!
Konuşman cellatlığı hobi edinmiş bir cani
Konuşman iğneleriyle kumaş dikmekten vazgeçip et diken şizofren bir terzi
Konuşman sıra gözetmeksizin tüm ayakları yüreğe kadar kesen bir sırat köprüsü
Konuş be kadın!
Öldür beni!
Yetti seni yaraladıklarım
Bitti susamadıklarımın ölüm tezgâhlarındaki taze cinayetler
Gittim konuşamadıklarının ülkesine komşu ettim gönlümü
Şimdi…
Şimdi öldür beni!
Bir canım var (sen)
Onu da sen al verdiğin gibi…

Kahraman Tazeoğlu 


İsmi tarafından terk edilmiş bir şehir gibi yüreğim.
Her ne kadar adını koymaya çalışsamda ; yokluğunun eş anlamlısı hiç bir imla kitabında geçmiyor...
Sanki Türk Dil Kurumu yasaklamıştı yokluğunu...
Gittiğin günden bu yana bu şehir çok değişti.
Hunharca katledilmiş hayallerim boyası dökülmüş umutlarım ve dünden kalma yarınlarla ayakta durmaya çalşıyorum...
Gitme diye bütün pabuçlarını dama atmıştım halbuki...
Biliyorum bir gün bu şehir getirecek seni bana.
Kim bilir belki de bir dolmuşta 'şuradan bir öğrenci uzatır mısınız?' diye vurduğum omuz senin ki olacak...
Şimdi hangi şehir alıp basar bağrına bizi ?
Hangi şehir hikayesine kahraman yapar ?
Hangi şehir büyütür çocuksu düşlerimizi ?
Sen gittin... Bu şehiri ayaklar altına alıp kalbimin sokaklarına basa basa gittin...
Ve ben pabucunu kaybetmiş bir çocuk edasıyla seni aradım bomboş sokaklarda...
Kaldırım taşlarında ki ayak izlerini inzivaya çekilmiş kuytu düşlerini ve doğmayan çocuğumuzu parklarda aradım...
Yalnızlık bir *****n nasıl ilk gözağrıysayokluğunda benim ilk gözağrım...
Hani küçükken kalbine ne koyarsan seninle beraber oda büyürmüş ya ;
Ben büyüttüm seni işte kalbimde annen falan hikaye...
Şimdilerde adın adım adım sürükleniyor kalbimin bomboş sokaklarında.
Hatırlar mısın bir ara sormuştun 'beni neden seviyorsun' diye
Bende o an heyecanlanıp cevap verememiştim...
Hala geçerliyse o soru'n cevap vermek isterim..
Seni neden seviyorum biliyor musun ?
Gözünün üstünde kaşın varda ondan...
Keşke 'gidiyorum' dediğinde 'gelirken ekmek almayı unutma' diyecek kadar hafife alabilseydim gidişini..
Olmadı işte...
Ben kahvaltını hazırlayıp senin gelmeni bekledim.
Bir çocuğun babasının yolunu gözlediği gibi...
Periler için bile çocukluk titik bir cennetten ibaretse ben ne yapabilirim ki...
Sen en iyisi gitme...
Hem nereye gidiyorsun bu şehri peşine takıp ?
Yalancı bahara aldanıp nereye gidiyorsun ?
Şimdilerde adın kadar aklımdasın...
Adın ; benim için 'oku' emri...
Hadi gel dolaştır kestane rengi saçlarını kılcal damarlarıma...
Kalbime giden her kan pıhtısında saçlarının kokusu olsun...
Yağmurlu havalarda bile kapatmıyorum pencerelerimi..
Sen geldiğinde belki duyamam diye...
İyiyim ben merak etme...
Ordan burdan bir kaç dal sigara birisinden kibrit otlanıyoruz işte...
İyiyim ben yara'm da çok iyi çok iyi bakıyorum ona...
Mesela her nefeste biraz daha büyüyor başkalarının ateşinde...
Parmağına sürecek oje bulamayışın mı hala tek derdin ?
Yada kırmızı ile pembe arasında kalman mı hüzünlendiriyor seni ?
Hani bana bazen her aklına geldiğinde 'seni seviyorum' diyordun ya
O an kendime olan öfkem kızıl bir duman gibi yayılıyordu içime
Sonra yavaşça soğuyarak küçülüyor küçülüyor ve yerini yine hasrete bırakıyordu..
Şimdilerde o iki kelime kulağıma küpeden ibaret...
'Gidiyorum' dediğin günden bu yana yoksun bu şehirde..
Kuru bir 'gitme' sözcüğü dökülmüştü o an dudaklarımdan göz yaşlarıyla karışık..
Öyle kuru öyle ıslak öyle uzak..
Sahi bu kadar kolay mıydı her şey bu kadar yakınmıydık bu ayrılığa..
Her neyse...
Özledim be kadın ! Özledim...
Saçlarında ki 'ben' kırıklarını özledim...
Gözlerinde boğulmayı özledim...
Dudaklarında haram'ı özledim...
Ellerinde sevabı özledim...
Sorma bana 'beni özledin mi ?' diye...
Özledim ulan ! Özledim...
Ama her şeye rağmen başardığımız şeyler vardı..
Mesela sevdik çok sevdik ; yada öyle sanıyorduk..
Amacım yıldızları göstermek değil ; binlerce yıldıza rağmen ayın güzelliğini göstermek..
Bitti deyişin öylesine değil ölesiyeydi şakacıktan...
Ve kıyametler koptu sadece sen öldün...
Sakın ayrıldık diye bana verdiğin sözleri unutma sevgilim...


- Sıkı giyin.
- İlaçlarını aksatma.
- Geceleri üzerini ört.
- Sevgilinle iyi geçin.
- Kendine iyi bak.
- Ve sende ki bana iyi bak..

Kahraman Tazeoğlu
Sizsizlik diz boyu bayım!
Gidişinizin kaçıncı günü sayamadım
Sokaklardan ayak izinizin silinmesi yüreğimi burktu
Artık uğramaz oldunuz köşe başına…
Her akşam lambaları söndürürdüm hatırladınız mı?
Kopkoyu yalnızlığımın tek şahidiydiniz oysa.
Camın buğusundan sönük görünürdü silüetiniz.
Ama vardınızhep beni izlerdiniz biliyorum.
Hep düşünürdüm her sokağa bakışımda
Sokak lambası da sönüverse acaba ay ışığında nasıl görünürdünüz?
Evet Bayım evet… bende sizi takip ederdim
Sigarayı içten içe derince çekişinize şahit olurdum
Nefes almadan ardı ardına kaç paket tüketirdiniz bilinmez.
Bazen sabahladığınız olurdudireğe yaslanmış şekilde bulurdum camdan bakınca
Gözler aynı noktaya kilitli…
Korkardım ürperirdim sabahın ışığında size bakmaya
Oysa aydınlıkta daha yakışıklıydınız…
Ahh Bayım ahh…
Neydi ki sizin derdiniz?
Neden geceleri yoldaş edinmiştiniz kendinize.
Ne adınızı ne kendinizi bilirdim.
Hayalimde camın buğusuna yansıyan vakur duruşunuz kalakaldı…
Neredesiniz Bay’ım?
Neden dökemediniz içinizi bana?
Oysa ayaklarınız her gece kapı önünde beklerdi yılmadan…
Bir tek diliniz sükuta mahkum kaldı.
Anladım bayım anladım
Gittiniz anladınız..
Çünkü ömür boyu kalsanız da oracıkta derdinizi anlatmadıkça o direkten farkınız kalmayacaktı.
Güle güle Bayım!
Her gece bakakalsam da köşe başındaki o duvara
En iyisini siz yaptınız.